Her zaman temizliği ve saflığı hatırlatan sabun, günlük yaşantımızın önemli bir parçası…
Geçmişi M.Ö. altı binlere kadar uzanan sabun kullanımı, zamanla günlük yaşantımızın önemli bir
parçası haline geldi, vazgeçilmez oldu. Fenikeliler sabunu bulana kadar, kül ve kil geleneksel temizlik
aracı olarak kullanıyordu. M.Ö. 600′de bulunan ve kullanımı ortaçağda genişleyen sabun, tarih içinde
kimi zaman değerli bir değiş tokuş aracı olarak kimi zamansa ilaç olarak kullanıldı. Geçmişte
Fenikeliler ile Galyalılar arasında önemli bir takas aracı olan sabun, Roma döneminde, kadınların en
gözde temizlik aracı haline geldi. Sabun niteliği taşıyan maddelerle ilgili ilk yazılı belge ise,
Mezopotamya’da M.Ö. III. bin yıldan kalma kil tabletleri… Bu tabletlerde, potasyum ve yağla
karıştırılarak elde edilen bir maddeden söz ediliyor.
Eski zamanlardan kalma bir Roma masalına göre, sabunu ilk defa kadınlar keşfetmiş. Hayvanların
kurban edildiği Sapo Dağı’nın kıyısında bulunan Tiber Nehri’nde çamaşırlarını yıkayan kadınlar,
çamaşırlarını eskiye oranla daha az çaba sarf ederek temizledikleri fark ettiler. Çünkü, hayvanların
kurban edildiği Sapo Dağı’ndan Tiber Nehri’ne, yağmurla birlikte hayvan yağları ve odun külleri
karışıyordu. Bu karışım ise, bayanların çamaşır günü için hoş bir hediye oluyordu. İngiltere’nin eski
halklarından Keltler de, hayvansal yağlar ve bitki küllerinden ürettikleri sabuna “Saipo” adını verdi,
bu sözcük daha sonra “Soap” olarak değişti.
M.Ö. 1500′e ait Ebers Papirüsinde, kişisel temizliklerine düşkün olan Mısırlılar’ın hayvan ve sebze
yağları ile alkalinli tuzdan elde edilen sabunsu bir maddeyle yıkandıkları belirtiliyor.
Yunanlılara bakacak olursak, onlar da en az Mısırlılar kadar temizliğe önem veriyorlardı. Sabun
kullanmayan Yunanlılar, vücutlarını yağ ve killerle sıvadıktan sonra, kum ya da sünger taşı parça-
larıyla fırçalıyor ve “strigil” denen kavisli metal bir aletle vücutlarında oluşan tabakayı kazıyorlardı.
Bunu suya girerek yıkanma ve zeytinyağı ile yağlanma izliyordu.
Kişisel temizliği oldukça önemseyen Roma ulusunda ise, banyo kültürü oldukça yaygındı. Hamamlara
aşırı düşkün olan Romalılar’da banyo yapmak en temel sosyal görevdi. M.Ö 25 yılında yüzlerce
hamamın bulunduğu Roma’da banyonun altın çağı başladı. Roma’da yaşanan zengin banyo kültürünü,
Erken Hıristiyan Kilisesi dini açıdan uygunsuz olduğu gerekçesiyle çok çabuk saf dışı bıraktı. Fakat
M.S. 476′da Batı Roma’nın yıkılmasıyla birlikte Avrupa’da, hamam alışkanlığı tarihe karıştı. Kişisel
temizlikte gözlenen bu gerileme ve sağlıksız yaşam koşulları, Ortaçağ Avrupa’sında büyük sorunlara
neden oldu. Temizlik, artık halk kültürünün bir parçası değildi. Yaklaşık 17. yy’a kadar yaşanan bu
karanlık dönemde ihmal edilen kişisel temizlik aynı zamanda 14. yy? da büyük veba salgınını doğurdu.
Eski Romalıların sabun yapımıyla ilgili bilgilerinin Avrupa’ya yayılmasıyla önemli sabun yapım
merkezleri ortaya çıktı. Sabun yapımcılığı 7. yy? da Avrupa’da meslek haline geldi. Sebze ve hayvan
yağlarına bitki külleri ve güzel kokular katan sabun yapımcıları kendi ticaret ağlarını kurdular. Güzel
kokuların da katılmasıyla artan sabun çeşitleri çamaşır yıkamada ve banyo yapmak için kullanıldı.
Sabuna talep arttıkça üretimi de arttı ve sabuncular bir esnaf grubu oluşturdu. 10. Yüzyılda Bizans’ta
esnaf loncaları içinde sabuncu esnafı grubu da vardı. Türkler yaklaşık olarak 11. yy’a kadar sabun
yerine sulardaki soda, çöven, saparma, sabun otu, süt kökü, kaşık otu, kılaya kavuğu, acı ağaç,
herdemtaze, tavşankulağı, hintkestanesi gibi saponinli maddeleri ve kül kullandı. Belgelere göre
Bugünkü sabunun ilkel şekli ilk çağlarda Araplar tarafından yapıldı. Sabunculuk, ortaçağda İslam
Ülkelerinde gelişmiş bir imalat koluydu. Osmanlı’nda sabun esnafı tertip edilen törenlerde esnaf
alaylarında yer alıyordu. Osmanlılarda sabun imali ve tüketiminin oldukça yaygın olduğuna arşiv
vesikalarında rastlıyoruz.
Sabun üretiminin 12. yy’da başlandığı İngiltere’de ise, 1622 yılında I. King James, sabun üretim
tekelini yılda 100 bin dolar karşılığında bir sabun yapımcısına verdi. Fakat, sabun lüks sayılıp yüzde
yüz vergiye tabi tutulduğundan halkın banyo yapması imkansızdı.
Temizlik ve su sistemleri Roma ve Girit’teki sistemlerle yarış edecek düzeye gelmiş olmasına rağmen,
ülkede temizliğe karşı genel bir isteksizlik hakimdi.
Dickens dönemi, korkunç bir pislik içinde geçti. Hastalıklar iyiden iyiye yayılıyordu. 1842′de, İngiltere
Fakir Yasası Komisyonu sekreteri olan Edwin Chadwick’in çabaları sonucunda, Parlamento, 1846′da
“Halk Hamamlarını ve Yıkanma Evleri Hareketi”ni onayladı ve Gladstone, 1853′te sabun vergisini
kaldırdı. 1860′ta Londra’da sayısı 10 olan halka açık yıkanma evleri, bir milyondan fazla sayıya
yükseltildi. Bu hareket Amerika’ya da yayıldı. Amerikan Tıp Topluluğu Dergisi’nin 1892 Ekim
sayısında; korunma tedaviden daha olduğu takdirde, halka açık büyük bir hamam kurmanın, hastane
inşa etmekten daha ucuza mal olacağını yazmaktaydı.
Gerçek anlamda bilimsel sabun yapımı ise, 18. yy ‘da da Michel Eugene Chevreul? un katkılarıyla,
önceden belirlenen kesin amaçların elde edilmesini sağlayan kimyasal formüllerin ortaya konmasıyla
başlıyor. Buhar makinesi gibi buluşların gerçekleşmesiyle de, sabun yapımı gerçek bir sanayiye
dönüşüyor. Sabunun sert sularda eritildiği zaman yeterince köpürmemesinin yol açtığı sakıncayı
giderme çalışmaları, 1930′lu yıllarda ABD’de ilk deterjanların ortaya çıkmasını sağlıyor ve o tarihten
bu yana deterjan yapımı da önemli bir sanayi dalına dönüşüyor.
Osmanlı İmparatorluğu sabun üretimi açısından çok zengindi. Trablus sabunu, çiçek sabunu, misk
sabunu, Hünkari sabun, beyaz ve siyah paşa sabunu, alaca sabun, kara sabun, kokulu sabun, Kandiye
sabunu Girit Sabunu, Arap sabunu, leke sabunu ve fes sabunu… Bunlar imparatorlukta üretilen sabun
türlerinin sadece birkaçı… Osmanlılarda sabunla ilgili ilk düzenlemeler Fatih Sultan Mehmet, İkinci
Beyazıt, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devri kanunnamelerinde görülür. Fatih
dönemine ait Foça sabunhanesi ile ilgili düzenlemede ve Yavuz devrine ait Trablus Sancağı
kanunnamesinde sabun konusunda hukuki düzenlemeler bulunur. Sonraki dönemlerde sabunun
üretimi, kalitesi, fiyatı, kontrolü, ticareti ve sabuncu esnafı konularında oldukça fazla vesika ve
düzenleme bulunması dikkat çekiyor. Sabun temel olarak, zeytinyağı, prina yağı, ay çiçek yağı,
yerfıstığı yağı, palmiye özü yağı, iç yağı gibi maddelerden elde edilen yağ asitleri ile sodyum tuzlarının
tepkimesinden oluşuyor.
Sabun üretimi, yıkama, pişirme, sıvılaştırma ve sabunlaşma olmak üzere dört evreden meydana
geliyor.
Yoğurma sırasında parfümler katılarak kokulu sabunlar elde ediliyor.
Kozmetik sanayinin gelişmesiyle sadece temizlik maddesi olmaktan çıkıp, özel formüller ve kokularla
farklı özellikler kazanan sabun, gençlik, güzellik ve pürüzsüz bir cildin en doğal kaynağı haline geldi.
Tedavide sabun
Önceleri tıpta ‘hariçten tedavi edici’ olarak ele alınan sabun, zamanla vücut temizliği için kullanılmaya
başlandı. Geçmişten günümüze sabun, bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkışında dezenfekte olarak
kullanılıyor. Kişisel temizliklerine düşkün olan Mısırlılar, deri hastalıklarından korunmak için,
hayvan ve sebze yağları ile alkalinli tuzdan elde edilmiş sabunsu bir maddeyle yıkanıyorlardı. Bu
şekilde hem kişisel temizliklerini yerine getiriyor hem de yaralarını tedavi ediyorlardı.
M.S. II. Yüzyılda yaşamış eski Yunan hekimi Galenos Klaudios, sabunun deri hastalıkları temizli-
Ginde etkili olduğunu belirtiyor, hastalarına sabunu tavsiye ediyordu. Temizliğin öncüsü Musa ise,
dini hükümler kadar temizlik kriterlerini de öne sürüyor ve dini arınmışlığın ifadesi olarak
İsraillileri elbiselerini temiz tutmaya çağırıyordu. Musa, zarar verici boyutlara ulaşarak kavmini
tehdit eden pisliğin farkına varmıştı. Ona göre temizliğin noksanlığı “öldürücüydü?, hastalık
demekti. O zamanlarda cüzzam ve pislik eş anlamlı sayılıyordu. Günümüzde de tedavide çeşitli
sabunlar kullanılıyor: Bademyağı sabunu: Bademyağı ile sodyum hidroksitten elde edilir ve çeşitli
ilaçlarda sıvağ olarak kullanılır. Donyağı sabunu; hayvani yağlarla sodyum hidroksitten elde edilir;
alkollü çözeltisi, opedeldok balsamının temel maddesini meydana getiren bir jeldir. Arap sabunu;
potas sabunu veya yumuşak sabun, bazen uyuz tedavisinde kullanılır. Potaslı Hindistan cevizi yağı
sabunu; suda uygun bir şekilde çözündürülüp sterilize edilerek cerrahi sabun denen sabunu
meydana getirir. (ameliyattan önce ellerin ve eldivenlerin yıkanması için kullanılır). Çeşitli ilaçlar
(kükürt, ihtiyol, katran, çeşitli antiseptikler) katılmış katı sabunlar tıbbi sabunları meydana getirir
ve dermatozlarda kullanılır.
Osmanlı’da sabun
Sabun, Osmanlı Devleti’nde ‘sabunhane? denilen ve şahıslara ait olan imalathanelerde geleneksel
yöntemlerle üretiliyordu. Sabunun hammaddesi zeytinyağı ve içyağıydı. Ekonomik değeri olan ve
tercih edilen sabunlar zeytinyağından imal edilenlerdi. Osmanlı İmparatorluğu’nda sabun üretimi
yapılan yerlerin başında zeytin yağının bol olduğu yerler olan Batı Anadolu ve Adalar, Şam, Halep ve
Namlus geliyordu. O dönemde en fazla sabun üreten merkezler ise Midilli ve Girit Adaları, Ayvalık,
Edremit, Kemer Edremit, İzmir, Kızılcatuzla, Yunda Acası ve Urla’ydı. Buralarda imal edilen
Sabunun büyük bir bölümü, saray, ordu ve İstanbul halkının ihtiyacını karşılamak üzere ‘Dersaadet
tahsisatı’ olarak ayrılırdı. Osmanlı Devleti’nde en kaliteli ve en çok aranan sabunlar Girit Adası,
Özellikle de Kandiye’de yapılanlardı. Kandiye sabunları temizlik ve iyi pişmiş olmaları ile nam
salmıştı. Bu özelliklerinden dolayı Midilli ve Edremit sabunlarının üzerine ‘Girit Sabunu’ damgası
vurularak taklit edilmiş ve bu durum Giritli sabuncuların şikayetine sebep oldu. Hanya, Kandiye,
Resmo başta olmak üzere Girit’te elde edilen zeytinyağının önemli miktarı sabun üretiminde
kullanılmaktaydı. 18. yüzyılın ilk yıllarında Girit’te sabunhane sayısı birkaç tane iken, yüzyıl
ortalarına doğru on misliden fazla arttı ve adadaki sabunhanelerin adedi daha sonra 45′e ulaştı.
Lübnan’daki Trablusşam kenti ve çevresi de zeytinyağının bolca bulunduğu ve sabun üretiminin de o
nispette fazla olduğu bir bölgeydi. Özellikle Nablus, Kudüs, Rakka ve Şam sabunculuğunun çok
geliştiği ve sabun ihraç eden şehirlerdi. Buralarda sabunun geçmişi 14. yüzyılın ortalarına kadar
gidiyordu. Anadolu’nun ve Mısır’ın sabun ihtiyacı da büyük ölçüde bu bölgelerden karşılanmaktaydı.
Sabunu çok meşhur olan ve sabun ihraç eden Halep’te 19. yüzyıl sonlarında 12 sabunhane mevcuttu.
Halep ve civarında imal edilen sabunlar yerel ihtiyacı karşılamaları dışında, Avrupalı ticaret şirketleri
ve büyük tüccarlar tarafından Suriye dışına ihraç ediliyordu. Edirne ve Kudüs’te imal edilen ‘misk
sabunu’ ise Osmanlı sarayına, sultanlara ve devlet ricaline sunulan değerli hediyeler arasındaydı.
Sabun Üretim Metodları
Sert ve yumuşak sabunlarda değişik yağ asitleri kullanılır. Ör : Külçe sabunlarda NaOH. Arap sabunu
üretiminde ise KOH kullanılır. Bununla beraber SAbun fabrikasyonunda iki temel proses kullanılır.
1) Yağların potalarda sabunlaştırılması 2)Yağ asitlerinin nötralizasyonu
1) Potalarda Yağların Sabunlaştırılması : İşlem açık kazanlarda olur.Isıtma direkt olur. Kazan 3 ayrı
kısma bölünür. Sabun yapılırken yağ evvela kazanda ısıtılır. Seyreltik bölmeden başlanarak serbest
yağ asitleri nötralize edilir.
Sonra kaynatmaya başlanır.
Sabun oluşunca akıcı yapmak için bir miktar NaOH çözeltisi akıtılır.
Bu işlem rxn süresini kısalttığı için redüksiyon ismi verilir.
Bundan sonra fazladan fazladan NaOH çözeltisi eklenerek sabun çözeltiden ayrılır.
Bu esnada ortam fazla sıcak olduğundan sabun yarı sıvı halde yüzeye çıkar. Alttaki çözelti akıtılır.
Kalan sabuna bir miktarsertliği giderilmiş su katılır ve sabun piştik bir hal alır ve kalıplara dökülerek
kalıplanır.
2) Yağ asitlerinden sabun üretimi : Üretim, paslanmayan çelikten yapılmış açık kazanlarda yapılır.
Önce NaOH ve Na2CO3 direkt istimle kaynatılır. İçine sıvı veya erimiş yağ katılır. İyice karıştırılır.
Meydana gelen sabun tutkalı NaCl ile tuzlanarak ayrılır.
Sabun üretiminde kullanılan yağlar :
1) Don yağı : Ençok kullanılan yağdır. (% 70 )
2) Gresler :%20
3) Polmist yağı, polm yağı zeytinyağı, ayçiçek yağı, pamuk yağı, mısırözü yağı
Arap sabunu üretimi :
Doymamış yağ asitleri (ayçiçek yağı hemen alınır ve 70 c derecede ısıtılır. Sonra ısıtma kesilip KOH
verilir. Sonra tekrar ısıtılarak 98 c dereceye yükseltilir. Bu sırada köpüklenme olur. Bunu önlemek için
bir miktar su katılır.
İşlemin sonuna doğru viskoziteyi ayarlamak için % 5 oranında Na2CO3 verilir.
Su ile merhem kıvamına getirilir. Tenekelre konarak satılır.
Sabun Çeşitleri :
Sert sabunlar (Na sabunları ) :
1) Külçe sabunlar (sodyum sabunları)
2) Külçe – Tutkal sabunlar ( çekirdek sabunları)
3) Tutkal sabunları
Sabun Üretiminde Kullanılan Katkı Maddeleri ve Fonksiyonları :
1) Tinopol : Optik beyazlatıcı
2) Titendioksit: Sabunun rengini açmak için kullanılır.
3) Türpinol : (SC) a)Antioksidan b)Ağır metal katyonlarını sağlar. c) Stebilizatördür.
4) Tansil: Ağartma toprağı olup don yağının rengini açar.
5) Blauhit : Sabun hamurunun pişmesi sırasında sabunun rengini açar.
6) Bistanol : a) Cildin kurumasını önler b)Dış yüzeye parlaklık verir. c) Çatlamayı önler ve iyi
köpürür. d)Sabuna plastiklik kazandırır.
7) Edta: Metal katyonlarını komplex şekilde bağlar.
8)Cosevin:Sabunun bozulmasını önleyen antioksidanlardandır.
9) CMC : a) Sabunun yüzey aktifliğini arttırır. b) Lifteki kirleri taşır ve obsorplar
10) Calgon : a) Ca Mg iyonlarını bağlar, suyu yumuşatır. b) Kirlerin liflere yapışmasını önler.
11) Komperland (KI) : a) Köpükte stabilite sağlar. b) parfümü bağlar c) Cildi korur d) Köpük yapı-
mına etki eder.
12) Linolin : a) Cilde yumuşaklık verir. b) Cildi nemli tutar.
13) Lusidol : Renk açmak için kullanılır.
14) Vazelin : Linolin ile aynı işlemi yapar.
15) Kükürt : Dezenfektan özelliği gösterir.
16) Alüminyum sülfat : Suların temizlenmesinde kullanılır.
17) Na Hipoklarit : Tortu sabunlarının rengini agartmada kullanılır.
18) Hipoklorik asit : Suların yumuşatımında kullanılır.
19) Fosforik Asit : Sodyum klorit ; Agartmada.
Tanım: Sabunlar yağ asitlerinin alkali tuzları olup, yüzey aktif maddelerinin bir bölümünü oluşturur.
Sabunlar yağlardan elde edilen enaz 6 C ‘lu yağ asitlerinin Na ve K tuzlarıdır.
Oluşumu: Yağların, sodyum veya potasyum hidroksitle birleşmesi sonucu oluşur.
Kir taşıma kabiliyeti: Yıkama işleminde dokudan ayrılan kirler, çok ince tanecikler halinde yıkama
çözeltisi içinde yüzerler. Herbirinin etrafı yıkama vasıtası ile çevrilir.
Böylece birbirlerini elektrostatik olarak iterler.
Yıkama vasıtasının bu haline, yani kirleri uzak tutmasına, yıkama vasıtasının kiri taşıma kabiliyeti
denir.
Kir taşıma kabiliyeti az olan bir yıkama vasıtası kullanılırsa; kirler yeniden doku üzerine çöker.
Bu olay üstüste yapılırsa doku gri bir renk alır.
Böyle bir dokuyu temizlemek için yükseltgen madde kullanılmalıdır.
Yıkama: Fiziksel bir olay olup, bu olaya sudan başka 3 madde katılır.
1)Temizlenecek madde 2)Temizleyici madde(sülfekten) 3) Kirler
Kirler doku tarafından mekanik olarak yüzeylerinde tutulurlar.Yıkama olayının ilk safhası ıslatmadır.
Burada su yıkanacak olan maddenin yüzey gerilimini düşürür.
Bu su yüzeyinin mono moleküler yüzey aktif madde tabakası tarafından örtülmesi ile olur. Yüzey aktif
madde aynı şekilde kirleri yener ve birleşmeleriine mani olur ve dokudan ayırır.
Yıkama olayında kirlerin ve dokunun elektrik yükleri çok önemlidir. OH – iyonu olan sularda doku ve
kirler sudan OH – iyonu absorbe ederler. Her ikisininde yükü negatiftir.
Fakat saf sularda bu yük çok zayıftır ve kendini göstermez
Halbuki suya alkali katılması ile (ör: Sabun veya başka bir anyon aktif madde) yük artar ve aynı işa-
retli iki yük birbirini iter. Böylece kirler dokudan ayrılır.
Çamaşırı yıkamadan önce sabun ile ıslatmak sureti ile bu olaydan yararlanılır. Eğer bu durumda suya
katyon aktif bir madde katılacak olursa kirler dokuya göre daha çabuk pozitif yük alır.
Çünkü doku henüz negatiftir. Sonuçta kirler dokuya yerleşir. Bu nedenle katyon aktif madde yıkan-
mak istenirse ya aktif madde konsantrasyonu yüksek olmalı ya da su asidik yapılmalıdır. Ph= 4 olmalı-
dır.
Sabunun temizlenmesi => R – COO Na + H2O R – COO H + Na OH
Yıkama Kabiliyetinin Arttırılmasına Etki Eden Faktörler :
Yüzey aktif maddenin konsantrasyonunu arttırmak : Konsantrasyon artımına paralel olarak yıkama
kabiliyeti artar. Alkaliler, Silikatlar, komplex fosfatlar yüzey aktif maddelerin etkisini
arttırırlar.
2) Mekanik İşlemler 3)Temperatürün yüksek oluşu 4) Yıkama süresi
YÜZEY AKTİF MADDELER : Yüzeylerde birikerek, yüzey gerilimini değiştiren( düşüren) maddelere
denir. Molekül yapıları çizgisel ve asimetriktir. İki kısımdan oluşurlar.
1) Hidrofeb kısım : Düz ya da dallanmış alifatik hidrokarbon zincirinden oluşur.
2) Hidrofil kısım : Asidik ve bazik bir grubun suda çözünme özelliği olan tuz teşkili ile oluşur.
) Asit grupları : b)Bazik gruplar(amin grupları): c)İyonojen olmayan gruplar
1)Karboksil grubu (-COO-Na+) Primer(-NH2 – Cl) 1)Eter grubu: -O -
2)Sülfat asidi esteri grubu(-O SO3-Na+) seconder ( = NH – Cl ) 2)Hidroksil grubu: -OH
3)Sülfon asidi grubu(-SO3-Na+) Tersiyer kuate (= NH Cl) 3)Karboksilli asit esteri: -COO-
4)Fosfat asidi esteri grubu(-PO-2 3 -(Na+)2) 4)Sülfonamid grubu: -SO2 NH-
5)Karbonamil grubu: -CO NH
6)Alken grubu: -CH = CH -
Yüzey Aktif Maddelerin Çeşitleri : Elektrokimyasal olarak 4 gruba ayrılırlar.
1)Anyon Aktif maddeler : Sabun
2)Katyon Aktif Maddeler : Alkil trimetil amonyum klorür.
3)İyonojen olmayan maddeler : Alkil glikol eteri.
4)Anfoter maddeler : Betain
Muhtelif Yıkama vasıtalarının kritik konsantrasyonları :
C zinciri Sabunlar (R – COO Na)
C 12 6 gl lt 2 gl lt 3 gl lt
C14 2 gl lt 6 gl lt 0,8 gl lt
C 16 0,8 gl lt 0,2 gl lt 0,4 gl lt
C 18 0,5 gl lt 0,1 gl lt 0,3 gl lt
C 18 (Doymamış) 0,9 gl lt
Sabunun ilkel Maddeleri ve Fonksiyonları :
Sabunun ana hammaddeleri bitkisel ve hayvansal yağlar ile yağ asitleridir. Bunun yanısıra başta
Kostik soda olmak üzere, tuz, susuz soda, kostik potasyum, sodyum silikat, sodyum bikarbonat ve
trisodyum fosfat gibi çeşitli kimyasal maddeler kullanılır. Bundan başka kimya sanayinin ileri olduğu
ülkelerde sentetik yağ asitleride kullanılır. Ham petrolü bol olan ülkelerde ise, neften asitleri kullanılır.
Ayrıca reçine sabunu, çekirdek sabunu ve Arap sabunu gibi bazı sabunların üretiminde, pis kemik
yağları, iç yağı, don yağı, keten ve balık yağı gibi yağlardan faydalanılır.
Sabunlaşma :
Reaktif sabunlaşma : Bu metodta yağları doğrudan doğruya subuharı ve sülfat asidi ile sabunlaştırılır.
Normal atmosfer basıncında ve 100 c derece sıcaklıkta çalışır. Reaktif olarak önceleri aromatik sülfan
asitleri kullanılmıştır. Bugün ise bazı deterjanlar bu işi görmektedirler. Katılan su miktarı çok önemli
olup %30 dolayında olmalıdır. Sudaki gliserin ise %20′yi geçmemelidir. Önce yağ %78′lik H2 SO4 ile
yıkanır. Rxn kabına sırası ile su, sülfat asidi ve reaktif konur. Bu karışım buhar ile kaynama derecesi-
ne kadar ısıtılır. Sonra içine temizlenmiş yağ gönderilir.Ve hafif ısıtmaya devam edilir. 1. sabunlaşma
8-12 saatte tamamlanır. Bu esnada yağın % 80-85 sabunlaşır. İşlem kesilir ve durulmaya bırakılır.
1. gliserinli su katılır. Ayrıca yeniden % 10-20 su katılır ve tekrar sabunlaştırılır. 8 saat sonra % 90- 95
sabunlaşma olur.
Sabun standartları :
1. Kalite sabunlar 1. Kalite sabunlar
a) Fiziksel özellikleri a) Fiziksel özellikleri
1) Kıvamı: sert olmalı 1) Kıvamı: kendine özgü
2) Görünüşü: Homojen 2) Görünüşü:Dış tabakası homojen
3) Kokusu: Kendine has 3) Kokusu: Kendine has
4) Renk:Değişik renklerde 4) Rengi: Muhtelif renklerde
) Kimyasal özellikleri
1)Serbest alkali miktarı:Na OH hesabı ile % 0,2 geçmemeli
2)Toplam yağ asidi miktarı:Taze iken enaz %62 olmalı
3)Alkolde ariyen madde: Ençok %2
4)Rutubet miktarı: Satışa çıkarıldığında %28′i geçmemeli
b)Kimyasal özellikleri
1) Su alkali miktarı: Na OH hesabı ile % 0,2 geçmemeli
2)Toplam yağ asidi miktarı:Taze iken en az %62 olmalı
3)Alkolde ariyen madde: % 5 ‘i geçmemeli
4)Rutubet miktarı: Satışa çıkarıldığında %29′u geçmemeli
Sabunun Temel Kimyasal Rxn’leri :
1) 3 Na OH + C3 H5 – (C17 H35 – COO)3 —-> 3 C17H35 – COO Na + C3 H5(OH)3
Kostik gliseril steorat sodyum steorat gliserin
2) ( C17 H35 – COO Na ) 3 – C3 H5 + 3H2O —–> 3 C17H35 – COOH + C3H5 (-OH)3
Gliseril steorat su stearik asit gliserin
3) C17H35 – COOH + Na OH —> C17 H35 – COO Na + H2O
stearik asit kostik sodyum steorat su
Meyve sabunları
Parfüm kokulu sabunların yeni yeni hayatımıza girdiği düşünüldüğünde, meyve kokulu sabunların
bundan en az üç yüz yıl önce ülkemizde kullanılmaya başlanması sabunlara tarihi bir işlev de yüklü
yor. Görenlerin plastik meyvelere benzettiği, ancak bilenlerin fark edebileceği meyve sabunları, tarihte
hem temizlik hem de süs eşyası olarak kullanılırdı. Elma, armut, üzüm, şeftali, kiraz, muz, kavun,çilek,
kayısı, limon şeklinde üretilen ve her birine has kokusuyla dikkat çeken meyve sabunları, 19. Yüzyılda
Edirne’nin en önemli ticaret maddesiydi. Bitki ve otlardan elde edilen yağların burun, ciğer doğrudan
ve deri tarafından vücuda alındığını kabul edersek bu sabunların süs olmaktan çıkıp, doğal ilaç işlevi
üstlendiğini de görürüz. Meyve esanslı sabunlar, bugünkü limon, şeftali ve elma kokulu sabun ve şam-
puanlara temel oluşturduğunu da söyleyebiliriz. Eskiden temizlik şimdi ise sadece süs aracı olarak
kullanılan meyve sabunları, bildiğimiz yeşil sabunların eritilmesinden elde ediliyor. Sıvı haline getiri-
len sabun, içine birkaç damla gül yağı konulduktan sonra soğuyana kadar bekletiliyor.
Daha sonra sabun hamurunun yoğrulmasına geçiliyor. Hangi meyvenin kokusu verilmişse, hamura
onun şekli veriliyor. Son olarak da aslına uygun olarak boyanıp hazır hale geliyor. Üretilen sabunların
hepsi piyasada satılmaz, büyük bir kısmı padişahın isteği üzerine İstanbul’a Topkapı Sarayı’na Gönde
rilirdi. Mis kokulu meyve sabunları, aynı zamanda çok değerli bir süs eşyasıydı. Özellikle padişah kız-
ları ve cariyeleri çeyizlerine, odalarına bu sabunları koyarlardı. Ayrıca padişahların yabancı devlet
başkanlarına gönderdiği hediyeler arasına meyve sabunları da konulmasına özen gösterilirdi.